KIYAMET GÜNÜ OLACAK ŞEYLER.... HERKES OKUSUN !
1 sayfadaki 1 sayfası
KIYAMET GÜNÜ OLACAK ŞEYLER.... HERKES OKUSUN !
Not : Arkadaslar Bilmediklerinizi Size Burada Ögretmek İstedim Bunu
Hazırlamam 2 Saatimi Aldı Biraz Emege Anlayısınız Varsa Lutfen + Rep Pls
Bize Emek Harcayanları EmekSiz Bırakmayız Buyrun..
Kıyamet günü Kuran'da haber verildiği üzere,
"İnsanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı gündür." (Mutaffifin Suresi,
6). O gün, canlılarla birlikte tüm evrenin yok olduğu dehşetli bir
gündür. Bu yokoluş, şimdiye kadar hiçbir yerde görülmemiş olaylar
sonucunda gerçekleşecektir. O gün, insanların, hayvanların, var olan
herşeyin, kısaca kainatın ölüm günüdür. O gün, Allah'ın yüce kudretinin
açıkça görüldüğü ve insanların tümü tarafından idrak edildiği gündür. O
gün, inkarcılar için dehşet, korku ve acı dolu bir gündür. O gün, daha
önce yaşanmamış bir pişmanlık, korku ve aşağılanmanın hissedileceği
gündür.
Kıyamet gününün özellikleri Kuran ayetlerinde çeşitli benzetmelerle
ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bu bölümde Kuran'da kıyamet günü
gerçekleşecegi bildirilen olayların genel tasviri yapılıp, Allah'ın
ayetlerde bildirdiği olayların işaret ettiği manalarının üzerinde
durulacaktır. Elbette herşeyin en doğrusunu Allah bilir ve Allah'ın ilmi
sonsuzdur. Biz ise her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da yalnızca
O'nun bize bildirdiği ve öğrettiği kadarını anlatabiliriz.
Bu bölümde anlatılan olayların hepsinin kaynağı Kuran ayetleridir ve
hepsinin gerçekleşeceği kesindir. Tüm tasvirlerin gerçekleşme şeklini de
Allah belirlemiştir. Fakat bu olaylar tahmin edilenden çok daha farklı
biçimlerde gerçekleşebilir. Bizim kesin olarak bildiğimiz şey Allah'ın
vaat ettiği olayların mutlaka yaşanacağı, insanların kıyamet gününde,
daha önce hiç karşılaşmadıkları muazzam bir manzara ile karşı karşıya
kalacakları ve evrenin içinde barındırdığı tüm canlılarla birlikte
tamamen yok olacağıdır. İnsanların ise bütün bunların sebebini öğrenme,
bu felaketlerden kaçıp kurtulabilme ya da çözümler arama gibi bir
ihtimalleri olmayacaktır. O gün herkesin göreceği gerçek; Allah'ın ve
ahiretin varlığıdır.
SUR'A ÜFÜRÜLÜŞ
Kıyamet Sur'a Üfürülmesiyle Başlar
Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. (Kaf
Suresi, 20)
Sur'a üfürülmesi, Allah'ın Kuran'da vaat ettiği
kıyamet saatinin artık gelip çattığının haberidir. Bu ses dünya
hayatının bitişinin ve ahiretin başlangıcının sesidir. Dünyada kaldığı
süre boyunca bu büyük günde göreceklerine karşı haberdar edilen ve
vereceği hesap ile uyarılıp korkutulan herkes artık kendilerine vaat
edilen gerçekle karşı karşıyadırlar. Hiç beklenmedik bir anda duydukları
bu ses daha önce duyulan seslere hiç benzemeyen bir sestir. İnsanlar,
kendilerine verilen sürenin son bulduğunu bu işaretten anlayacaklardır.
Bu ses, küfre sapanların sonsuza kadar kesintisiz olarak yaşayacakları
korku, dehşet ve yılgınlık dolu, zorlu bir günün başladığının
habercisidir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, İşte o gün, zorlu bir gündür;
kafirler içinse hiç kolay değildir. (Müdessir Suresi, 8-10)
Dünya üzerinde var olan düzenin çekici süsüne kanarak ona sımsıkı
bağlananlar, Allah'ın varlığı ve birliği gerçeğine karşı kördürler.
Bütün bunların yaratıcısını, yaratılışını ve bir sona doğru hızla
ilerlediğini asla düşünmeden sadece aldandıkları bu görüntü ile sözde
mutlu olur, yetinirler. Oysa onları yanıltan bu kusursuz düzen, herşeyin
sahibi olan Allah'ın eseridir. Allah'ın yarattığı bu görkemli sistem,
yine onun tek bir emriyle akıllara durgunluk verecek şekilde son
bulacaktır. İşte böyle bir gün ile kesin olarak karşılaşmayacakları
zannında olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardır.
Ancak bu uyanış faydasızdır, çünkü artık Allah ve ahiret adına birşeyler
yapmak için çok geçtir
Kıyamet Sur'a Üfürülmesiyle Başlar
Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. (Kaf
Suresi, 20)
Sur'a üfürülmesi, Allah'ın Kuran'da vaat ettiği kıyamet saatinin artık
gelip çattığının haberidir. Bu ses dünya hayatının bitişinin ve ahiretin
başlangıcının sesidir. Dünyada kaldığı süre boyunca bu büyük günde
göreceklerine karşı haberdar edilen ve vereceği hesap ile uyarılıp
korkutulan herkes artık kendilerine vaat edilen gerçekle karşı
karşıyadırlar. Hiç beklenmedik bir anda duydukları bu ses daha önce
duyulan seslere hiç benzemeyen bir sestir. İnsanlar, kendilerine verilen
sürenin son bulduğunu bu işaretten anlayacaklardır. Bu ses, küfre
sapanların sonsuza kadar kesintisiz olarak yaşayacakları korku, dehşet
ve yılgınlık dolu, zorlu bir günün başladığının habercisidir. Allah
Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, İşte o gün, zorlu bir gündür;
kafirler içinse hiç kolay değildir. (Müdessir Suresi, 8-10)
Dünya üzerinde var olan düzenin çekici süsüne kanarak ona sımsıkı
bağlananlar, Allah'ın varlığı ve birliği gerçeğine karşı kördürler.
Bütün bunların yaratıcısını, yaratılışını ve bir sona doğru hızla
ilerlediğini asla düşünmeden sadece aldandıkları bu görüntü ile sözde
mutlu olur, yetinirler. Oysa onları yanıltan bu kusursuz düzen, herşeyin
sahibi olan Allah'ın eseridir. Allah'ın yarattığı bu görkemli sistem,
yine onun tek bir emriyle akıllara durgunluk verecek şekilde son
bulacaktır. İşte böyle bir gün ile kesin olarak karşılaşmayacakları
zannında olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardır.
Ancak bu uyanış faydasızdır, çünkü artık Allah ve ahiret adına birşeyler
yapmak için çok geçtir
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geç kalınmıştır, çünkü bazı insanlar bir
imtihana tabi oldukları dünya hayatını, ahiretin varlığını umursamadan
boş bir çaba uğruna harcamışlardır. Ahirete inanmayan insanların böyle
bir anlayışa sahip olabilmelerinin arkasında çok özel bir çaba
yatmaktadır. Bu çabanın da mahiyeti ve karşılığı oldukça büyüktür.
Temelindeki sebep, dünyadaki bu sınırlı yaşamla tatmin bulmak, daha
öncesini veya sonrasını mümkün olduğunca düşünmemektir. Bu anlayış,
dünya hayatının geçici zevklerine dalarak ne için yaratıldığını unutmayı
da beraberinde getirir. Dolayısıyla, insanların çoğu niye
yaşadıklarını, niçin yaratıldıklarını, Yaratanın kendilerinden neler
istediğini ve neden ölümün var olduğunu düşünmeden bir ömür geçirirler.
Ölüm bildikleri birşeydir, ama ölüm gerçeğinin kendilerine, üzerinde
düşünmeleri gereken bu gibi soruları da getireceğinin farkındadırlar.
Bunun için mümkün olduğunca bu fikirden uzaklaşmaya bakarlar. Oysa
insanın yaratılışının ve dünya üzerindeki kısa yaşamının tek sebebi,
yalnızca Allah'a kulluk etmektir. Ölümün yakınlığının, dünya hayatının
kısalığının, sahip olduğu ve olmadığı herşeyin sadece imtihanın bir
parçası olduğunun farkında olan insanlar, Kuran aracılığıyla insanlara
tarif edilmiş olan gerçeklerle de mutlaka karşılaşacaklarının
farkındadırlar. Dolayısıyla dünyadaki tek amacın "Allah için yaşamak"
olduğunu kavrayabilmişlerdir. Bunu dünyada kavramak insan için büyük bir
kazançtır. Böylece aldatıcı bir dünyadan uzaklaşmakta, tek gerçeğe,
yani "ahirete" yönelmektedir.
Nefsinin, yani sadece zevklerinin, şehvetinin peşinden giderek hareket
eden bir insanın en büyük isteği, içinde bulunduğu düzenin hep sürmesi,
asla son bulmamasıdır. Aslında halinden pek de memnun değildir, çünkü
yaşamında sürekli zorluklar ve sıkıntılar vardır. Ama şeytan binbir
çeşit oyalama yöntemiyle kendisini aldatmakta, sürekli sıkıntı ve üzüntü
çektiği bu yaşamı, sonsuz bir azaba inanmayı reddederek tercih
etmektedir. Ancak, bir sabah işe giderken, veya bir gece vakti
hırslarını ve beklentilerini ertesi sabaha erteleyip uyumaya
hazırlanırken, birdenbire "Sur"un sesini duyan bir insanın ruh hali
kuşkusuz çaresiz olacaktır. Sürdürmek istediği düzenin, kendisiyle
birlikte son dakikaları gelmiş, bildiği halde inanmayı reddettiği bu
muazzam gerçek kendisini aniden yakalamıştır. Hayat boyu kendisini
koruyacağını sandığı sahte güçlere sığınmış bir insan için, o an yardım
isteyebileceği kimse ya da sığınabileceği hiçbir yer yoktur artık. Çünkü
müminler dışında herkes aynı durumdadır, çaresizlik içinde başlarına
geleceklere teslim olmuşlar, dünya üzerinde o zamana kadar yaşamış olan
tüm insanlar Allah'ın huzurunda toplanmışlardır:
Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine
doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. (Yasin Suresi, 51)
Sur'un sesi bir inkarcı için "hayatı boyunca kaçıp durduğu gerçeklerle
karşılaşma" demek olduğu gibi, "artık yaptıklarını telafi imkanının
ortadan kalktığı anı" da ifade eder. O an duyulan korku tarifsizdir,
daha önce "ne görülmüş, ne duyulmuş" bir dehşet ve panik yaşanmaktadır.
Dünyada yapılan tüm hataların bir telafisi olabilir ya da vakit geçtikçe
bu hatalar unutulabilir. Ancak herşeyin sonunun geldiğini bildiren bu
ses, yapılan hataların telafisi için artık vakit kalmadığının
habercisidir. O gün Sur'un sesi, inkarcılara büyük bir korku getirecek
ve her kişi karşılaştığı bu gerçeğe boyun eğecektir. Allah bu durumu
Kuran'da şöyle haber verir:
Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve
yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş'
olarak O'na gelmişlerdir. (Neml Suresi, 87)
Oysa insanların tümüne karşılaştıkları böyle bir günden evvel bu gerçek
hatırlatılmıştır. Allah insanları, hem ayetleriyle hem de elçileriyle
"geri dönüşü olmayan bir gün" gelmeden önce Kendisine yönelmeleri
konusunda uyarmış, aksine bir tavır gösterenlere ise ölüm geldikten
sonra yardım edilmeyeceğini bildirmiştir. Kuran'da beklemediği bir anda
azap ile karşılaşan kişinin duyacağı pişmanlık ve kendisine hiçbir
şekilde yardım edilmeyeceği gerçeği şu şekilde açıklanmıştır:
Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim
olun. Sonra size yardım edilmez Rabbinizden, size indirilenin en
güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azab apansız size gelip
çatmadan evvel. Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah
yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana)
doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim." Veya: "Gerçekten
Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, ya
da azabı gördüğü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme
fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden
sakının). "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları
yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun." Kıyamet günü,
Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün.
Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi,
54-60)
Geçici bir çıkar uğruna tercih edilmiş olan dünya hayatı, Sur'un sesiyle
artık son bulmaktadır. Bütün insanlar, kendilerine vaat edilenler ile
karşı karşıyadır. Meydana gelen olayların gerçekliğinin insanlarda
uyandırdığı korku ve dehşet çok büyüktür. Tüm insanlar aynı çağrıya
uymakta, geri dönüşü olmayan gerçekle karşılaştıklarının farkına
varmaktadırlar. Bu kuşkusuz büyük bir gündür ve bu büyük günde meydana
gelecek olan olaylar için Sur'un sesi sadece bir habercidir.
Kıyamet Anında Yeryüzünün Durumu
Şiddetli Sarsıntılar Başlar
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, Yer, ağırlıklarını dışa
atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gün (yer),
haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir. (Zelzele
Suresi, 1-5)
Kıyamet günü her canlının duyabileceği Sur'un
sesini, kulakları patlatan bir gürültü izler ve yeryüzü daha önce eşi
benzeri görülmemiş bir sarsıntıya tutulur. Dev boyutlardaki dağlar,
ağaçlar, gökdelenler, binalar kısaca yeryüzünün her noktası aynı anda
sarsılmaya başlar. Bundan önce hiç rastlanmamış bu sarsıntı karşısında
insanlar büyük bir paniğe ve korkuya kapılırlar. En korkunç olan ise bu
sarsıntıdan kaçacak ya da sığınıp kurtulabilecek hiçbir yerin
olmamasıdır. Çünkü bu sarsıntı daha önce insanların görmüş oldukları ve
yalnızca belli bir bölge ya da şehirde meydana gelen, saniyelerle hesap
edilen depremlerin bir benzeri değildir. Bu kez yaşanan, hiçbir kaçışın
olmadığı, aynı anda dünyanın dört bir yanında başlayan ve dünyayı yerle
bir edecek olan bir sarsıntıdır. Dünyayı yerle bir edinceye kadar da son
bulmayacaktır. (En doğrusunu Allah bilir). Kıyamet günü insanların
karşılaşacakları sarsıntıları Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
O sarsıntının sarsacağı gün, Arkasından onu diğer bir sarsıntı
izleyecek. O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak. Gözler zillet
içinde düşecek. (Nazi'at Suresi, 6-9)
Dünya üzerinde yaşanmış ve sonuçları insanları
derinden etkilemiş sarsıntıları, depremleri bir an için gözünüzün önüne
getirin. Bu sarsıntıların tümü sadece saniyelerce sürmüş, ancak buna
rağmen ardında büyük enkazlar bırakmıştır. Yüzbinlerle ölçülen bir insan
topluluğu bu enkazın altında kalmış ve geride kalanlar, hiç
beklemedikleri bir sefalet ve yoksullukla karşılaşmışlardır. Evler,
mallar, edinilen kazançlar, tasarruflar çok kısa bir sürede yerlebir
olmuştur. Bu felaketler herkesin gözü önünde gerçekleşmiştir ve bu
saniyeler içinde hiçbir güç sarsıntıya karşı koyamamıştır. Kıyamet günü
karşılaşılacak olan sarsıntı ise ne şiddet, ne meydana gelen sonuç ne de
kapsam olarak daha önce dünyada yaşanan depremlere benzemeyecektir ve
herşeyden önemlisi geride enkaz değil, bir yaşam belirtisi dahi
bırakmayacaktır.
Dünyadaki bir deprem her ne kadar şiddetli olursa olsun, insanlar için
çoğu zaman bir kurtuluş olasılığı vardır. İnsanlar bunu bildikleri için
sarsıntı başlar başlamaz kendilerini kurtarabilmek amacıyla birtakım
tedbirler almaya, hızla depreme karşı güvenlik içinde olabilecekleri bir
yere saklanmaya çalışırlar. Oysa insanların hepsi Sur'un üfürülüşü ile
anlayacaklardır ki, bu sarsıntılar daha önce yaşadıklarının bir benzeri
değildir; hiçbir şekilde kaçıp kurtulma ihtimali yoktur.
Kuşkusuz insanlar, kıyamet saatine dair herşey gibi, meydana gelecek ve
kaçış imkanı olmayacak bu sarsıntılar için de Kuran'da şöyle
uyarılmışlardır:
Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin
sarsıntısı büyük bir şeydir. (Hac Suresi, 1)
O anda artık yeryüzünde sahip olunan hiçbir
şeyin değeri ve anlamı kalmamıştır. İnsanları aldatan herşey; lüks
evler, dev gökdelenler, beş yıldızlı oteller, ömürleri boyunca hırsla
paralar biriktirerek aldıkları ve üzerinde onca emek vererek
yaptırdıkları ve düzenledikleri evler, saraylar, köprüler, dünyanın en ünlü yapıları; yüzyıllarca her
türlü doğa olayına karşı yıkılmadan ayakta kalabilmiş olan piramitler,
tarihi kaleler, şehirler adeta deniz kenarına yapılmış kumdan kaleler
gibi hızla çökeceklerdir. Umut bağlanan işyerleri, lüks arabalar kısaca
dünya hayatında insanın sahip olduğu, sahip olmakla övündüğü tüm maddi
zenginlikler bir anda yok olacaktır. İnsanların elde ettikleri şan,
şöhret, itibar ve iktidarın hiçbir anlamı veya önemi kalmayacaktır.
Kuran'da o gün yerin parça parça yıkılıp darmadağın olduğu şöyle
bildirilmiştir:
Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin(in buyruğu)
geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; o gün, cehennem de
getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona
ne fayda? (Fecr Suresi, 21-23)
O gün insanların bundan önce güvenle üzerinde
gezindikleri yer ayaklarının altından kayar. Türlü bahanelerle Allah'ı
inkar için çaba göstermiş ve ne yapması gerektiğini bildiği halde ibadet
etmekten kaçmış olan her kişi, sonunda Allah'tan başka sığınılabilecek
bir güç olmadığını çok iyi anlar. Ama artık kendileri için ne geriye
dönüş, ne yaptıklarını telafi imkanı vardır, ne de yaşanan pişmanlık
kişiye bir fayda getirecektir.
İnsanların o gün korku ve dehşetle birlikte tattıkları en yoğun
duygulardan birisi de çaresizliktir. Dünyada başına gelebilecek hemen
her türlü olası felaket için tedbirini ve önlemini alan, en ölümcül
afet, en büyük deprem, en şiddetli kasırga, en dehşetli nükleer savaş
için bile korunmasını ve sığınağını hazırlayan insanoğlu, öyle bir
olayla karşı karşıya gelir ki, kaçıp sığınabileceği, barınabileceği tek
bir güvenli yer dahi bulamaz. Dünyada vazgeçilmez gördüğü, kendisine
inkarı makul gösteren zekası da, güç sahibi olduğuna inandığı kişiler de
bu dehşetli sarsıntıya karşı hiçbir çare üretemezler ve artık kendileri
için kaçış yoktur.
Yer Ağırlıklarını Dışa Atıp, Çıkarır
Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?"
dediği zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin,
ona vahyetmiştir. (Zelzele Suresi, 2-5)
Bilindiği gibi dünyanın merkezinde (yerkabuğunun
5.000 6.000 km. aşağısında), oldukça yüksek basınca sahip, kor halinde
bir katman bulunmaktadır. Ve bu katmanın sıcaklığının yaklaşık olarak
4.500 oC olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim volkan patlaması sonucu
yeryüzüne çıkan lavlar bu bölgede, yani magmada bulunmaktadır. Söz
konusu patlamalar tarih boyunca birçok şehir halkına dehşet dolu anlar
yaşatarak, insanların ölümüne hatta kimi zaman şehirlerin dahi tamamen
yok olmasına sebep olmuşlardır. Çeşitli sebeplerden dolayı toprak
katmanlarında oluşan kırılmalar sonucunda yeryüzüne sızan lavlar, basınç
ne kadar yüksekse o kadar şiddetli fışkırırlar. Aslında burada
belirleyici etken, gazın oranıdır. Magma yeryüzüne çıkarken gazlar sıvı
haldeki maddeden ayrılarak magmanın üzerinde yayılır ve böylece basıncın
artmasına neden olurlar. Magma, gazla ne kadar yüklüyse püskürtme
esnasında o kadar fazla patlama olur ve yerin altında fokurdayarak
kaynayan lavlar yeryüzüne çıkarak yerin üstünü adeta cehenneme
çevirirler. Bu tarz bir patlama sadece belli bir bölgeyi içine alan
kısmi bir patlamadır. Üstelik günümüzde yapılan incelemeler sonucu çoğu
zaman böyle bir felaketten daha önceden haberdar olunup, tehlikenin
bulunduğu bölgede çeşitli tedbirler alınabilmektedir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kuran ayetlerinde, "yerin ağırlıklarını dışa
atması" ifadesiyle o gün yerin altında bulunan pek çok şeyle birlikte,
çekirdekte bulunan akışkan kısmın da tamamıyle yerin üstüne çıkacağı
işaret edilmektedir. Yeryüzünün tümünde meydana gelen şiddetli
sarsıntılar ve yerin tüm katmanlarının kırılması böyle bir şeyin
kolaylıkla gerçekleşebilmesi için gereken altyapıyı oluşturacaktır. Yani
kıyamet gününde şiddetli depremler yerin altını üstüne getirecek,
insanlar başlarına çöken dağlardan, dev binalardan kurtulmaya çalışırken
yerdeki çatlaklardan fışkıran lavlar her yanı saracak, bu da insanların
ölümden hiçbir şekilde kaçışlarının olmadığını bir kere daha
anlamalarına sebep olacaktır. Felaketleri felaketler izleyecek, birinden
kurtulmaya çalışan, bir diğeri ile karşılaşacaktır. (En doğrusunu Allah
bilir)
Yeryüzü Allah'a boyun eğmiştir. Bu durum Kuran ayetlerinde şöyle
bildirilmektedir:
Yer, düzlendiği, içinde olanları dışa atıp boşaldığı, ve 'kendi
yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. (İnşikak Suresi, 3-5)
Artık nihai gün gelmiştir. İnsanlara verilen
süre dolmuş ve herşey son bulmuştur. Bu günden kurtulabilecek hiçbir
canlı yoktur. Tüm olaylar sona erdiğinde yeryüzünde tek bir tohum, tek
bir bitki, tek bir mikroorganizma hatta yeryüzünün kendisi de
kalmayacaktır.
O gün yerin dışarı atacağı ağırlık, yalnızca magma katmanı değildir.
Magma hem mantonun içindeki hem de mantoyla kabuk arasındaki ısı ve
madde alışverişlerinin başlıca taşıyıcısıdır. Yani muhtemelen magma ile
birlikte taşınan, yerin altında bulunan birçok madde, yüksek bir
sıcaklıkla birlikte yerin yüzeyine çıkacaktır. Bu da yeryüzünün
görülmedik bir şekilde ısınmasına neden olacaktır. Gerçekleşen olaylar
sonucunda, yerin altında bulunan petrol, kömür gibi madenlerle birlikte
tüm fosiller ve cesetler, tüm kalıntılar, kısaca yerin altında bulunan
canlı cansız herşey dışarı atılacaktır. Kısaca yerin altı üstüne
gelecektir. Allah, bu durumu Kuran'da şöyle haber vermektedir:
Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman; (artık her) nefis
önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
(İnfitar Suresi, 4-5)
Yine yeraltı suları, sarsıntının şiddetiyle
kırılan yerin katmanlarından dışarı fışkıracaktır. Tazyikli suyun etkisi
ise oldukça şiddetlidir. Hem fışkırmanın başladığı bölgede önemli
hasarlar meydana gelecek hem de yaşamı olumsuz etkileyen bir su tabakası
yeryüzüne yayılacaktır.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Herhangi bir bölgede volkanik patlama olduğu
zaman sayısız toz ve katı parçacık atmosferin üst tabakalarına fırlar.
Böyle bir patlama sırasında çoğu zaman tüm bölgeyi küllerin kapladığı,
söz konusu bölgenin toz duman içinde kaldığı bilinmektedir. Nitekim
Allah ayette kıyamet gününde 'dağların toz duman halinde savrulacağını'
(Vakıa Suresi, 6) bildirmiştir. Kuran'da anlatılanlara uygun olarak,
kıyamet gününde dünyanın her yerinde buna benzer patlamaların olması
ihtimali oldukça yüksektir.
Görüldüğü gibi insanlar dört bir yandan şiddetli bir azaba
uğrayacaklardır. Her tarafı kaplayan toz ve duman bulutu, yine aynı anda
yayılan gazlar insanların nefes alamamasına ve acılar içinde
kıvranmasına sebep olacaktır. O gün yaşanan bütün bu olaylar
inkarcıların sonsuza kadar cehennemin içinde görecekleri ebedi azabın
büyüklüğünü anlamaları için yeterlidir. Böylesine dehşetli bir bitirişle
insanların hayatlarına son veren Allah, cehennemde inkarcılar için eşi
benzeri olmayan maddi ve manevi bir azap hazırlamıştır. Yaşanan
olayların azameti karşısında dehşetli bir ölüm korkusu her yanı
sarmıştır. Geriye korku ve pişmanlıktan başka hiçbir şey kalmamıştır.
DAĞLARIN DURUMU
Dağlar Kökünden Sökülüp, Savrulur
Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman... (Mürselat Suresi, 10)
Bilindiği gibi dağların yeryüzündeki sarsıntıları engelleme görevleri
vardır. Bu gerçek Kuran ayetlerinde de şöyle haber verilmiştir:
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve
yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. (Nahl Suresi, 15)
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe
Suresi, 6-7)
Bugüne kadar dünyada tespit edilmiş en büyük
deprem 9.2 şiddetindedir. Ve bu şiddette bir deprem, gerçekleştiği
bölgeye çok kısa bir süre içerisinde büyük bir felaket getirir. Kıyamet
günü yaşanacak sarsıntı ise Allah'ın dilemesi dışında - dünyada o güne
kadar eşi benzeri asla gerçekleşmemiş şiddette bir sarsıntıdır. Bu
sarsıntı, birer kazık gibi yerleşerek yeryüzünü şiddetli depremlere
karşı koruyan dağların dahi dayanamayacağı kadar büyüktür. Yeryüzündeki
en sağlam yapılar olan ve sarsılmaz sıfatını taşıyan dağlar yerlerinden
oynatılıp, altındaki toprakla birlikte kaymaya başlar. Kuran'da o gün
dağların hareketlenişini anlatan ayetler şu şekildedir:
Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür. (Tur Suresi,10)
Dağlar yürütülmüş, artık bir serap oluvermiştir. (Nebe Suresi, 20)
Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün;
onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda
bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
Yeryüzünün büyük bir bölümü dağlarla kaplıdır ve
bunların aynı anda yerlerinden sökülerek hareket etmesi, böylesine dev
boyutlardaki kara parçalarının yerin üzerinde kızak gibi kayıp biraraya
toplanması ve yerin dümdüz bir hale gelmesi elbette insanın görebileceği
en ürkütücü manzaralardan birisi olacaktır. Böyle bir anı insanın
gözünde canlandırabilmesi oldukça zordur.
Düşünün ki insanların zirvesine erişmekte zorlandıkları ve yerinden
oynamaz diye düşündükleri Himalayalar, Alpler, Toroslar bir anda
sarsılmaya ve yerlerinden oynamaya başlayacaklardır. Binlerce metre
yükseklikteki dağlar ve bu dağların yamaçlarına kurulmuş olan şehirler
bir anda yerle bir olacaktır.
Dağlarda geçitler açabilmek çok büyük teknolojik imkanlar, makineler,
aletler gerektirmekte, hatta kimi zaman tüm bu yöntemler başarısızlıkla
sonuçlanmaktadır. Yol açmak amacıyla dinamitle delinmeye çalışılan
dağlardan bile ancak kısmi bir sonuç alınır, dinamit sadece belli bir
bölgeye etki eder, hatta çoğu zaman hiçbir tesiri olmaz. Hatta bu
sebeple bazı dağlık bölgelere ulaşım oldukça güç gerçekleşmektedir. Oysa
kıyamet günü yeryüzündeki tüm dağlar toz haline gelirler. Bu olay o gün
yaşananların şiddetini anlayabilmemiz açısından çok etkili bir
örnektir. Dünyada bulunan tüm dağların aynı anda kum yığını haline
gelmesi, o heybetli yapıların bir anda çökmesi oldukça dehşet verici bir
durumdur. Ayrıca Allah'ın sonsuz gücünü anlayabilmek ve kadrini takdir
edebilmek açısından da çok önemlidir. Kuran'da dağların kıyamet gününde
alacağı şekil şöyle anlatılır:
(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar
göçüveren bir kum yığını olur. (Müzemmil Suresi, 14)
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yine Kuran'da o güne ait olarak verilen bir
bilgi de, dağların parçalanarak çökmesinden sonra yeryüzünün hiçbir
tümseği olmayan bir düzlüğe dönüşeceği şeklindedir:
Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları
darmadağın edip savuracak. Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır.
Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Ta-ha Suresi,
105-107)
Şu an dışarıya baktığımızda bizlere oldukça
aşina gelen engebeli görüntü, o gün tamamen düz bir hat haline
gelecektir. Uçsuz bucaksız bir düzlük üzerinde insanların tümü biraraya
toplanacaktır. Allah, Kehf Suresi'nde bu gerçeği şöyle vurgular:
Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün;
onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda
bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
Dağlar Rengarenk Yün Yumakları Gibi
Uçuşurlar
O gün dağlar, üzerlerindeki bitkiler, çiçekler, tüm yeşillikler ve
içlerinde barındırdıkları renk renk madenler, farklı tür ve renklerdeki
topraklarla birlikte etrafa saçılacaktır. Toz duman olan dağlar, tüm
ihtişamlarıyla parçalanıp, dağılacaktır. Bu renk cümbüşü ayetlerde
renkli yünlere benzetilmektedir:
Ve dağların 'etrafa saçılmış' renkli yünler gibi olacakları (gün)
(Kaari'a Suresi, 5)
Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak. (Mearic Suresi, 9)
Kahhar olan Allah'ın emri o gün canlı-cansız tüm
varlıkları- etkisi altına almıştır. Kıyamet günü yaşanan her sahneye
büyük bir korku hakimdir. En ufak bir sarsıntıda paniğe kapılan, bir
deprem ihtimalinde ölüm korkusundan saatlerce evine giremeyen insanlar
için, gözlerinin önünde dağların yerlerinden oynatılması, yerin
içindekilerini dışarı atması, kabirlerin deşilmesi, insanların biraraya
toplanması ve felaketlerin felaketleri izlemesi dayanılabilecek gibi
değildir. Artık dünya üzerinde güvenebilecekleri "tek bir kişi",
sığınabilecekleri "tek bir mekan" dahi yoktur. Karşılaştıkları olayların
dehşeti güç yetirebilecekleri sınırı çoktan aşmıştır. Yapabilecekleri
hiçbir şey yoktur. Artık dünya üzerinde yeni bir başlangıç,
gidilebilecek herhangi bir yer yoktur. Yeni başlayacak olan yaşam
ahirettedir, sonsuzdur ve dünyada Allah'ın rızasını gözeterek
yaşamayanlar için pişmanlık ve acıyla doludur. Zevkler, ihtiraslar ve
geçici dünya hayatı tüketilmiştir. Karşılaştıkları dehşet, Allah'ın
kudretini sergilemektedir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oysa tüm bunlar Allah'ın elçileri ve inananları
tarafından kendilerine daha önceden haber verilmişti. Ama bu kahredici
gün kendilerine uzak gelmiş, kendileri gibi geçici şeylere
güvenmişlerdir. Allah Kuran'da inkar edenlerin daha önce uyarıldıklarını
şöyle bildirir:
Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o
gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele
ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce,
kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?
Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde
oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler
vermiştik. (İbrahim Suresi, 44-45)
Oysa şimdi tehlikenin ortasında
yapayalnızdırlar. Herkes canı derdine düşmüş, hiçbir yakın dost diğer
bir yakın dostu görmez olmuştur. Artık kimse için kaçış söz konusu
değildir. Artık Allah'ın vaadi gelmiştir. O gün evlerden kaçmak da bir
işe yaramaz. Sarsıntıdan etkilenen sadece evler değildir ki dışarıya
çıkmak insanı yaklaşan sondan korusun! O gün var olan herşey yok
olmakta, yeryüzü ve dağlar hep birlikte yerlerinden oynatılıp
kaldırılmaktadır. Ne sığınılabilecek bir yer, ne dayanılabilecek bir
güç, ne de alınabilecek bir tedbir vardır. Kuran'da yeryüzü ve dağların
parça parça olduğu kıyamet günü şu şekilde anlatılır:
Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek
bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o
gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş
(gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 14-15)
DENİZLERİN DURUMU
Bütün bu tarifleri yaparken önemli bir noktayı
hatırlatmak yerinde olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi,
zihinlerde canlandırmaya çalıştığımız bu manzara tamamen Kuran
ayetlerinden yola çıkarak yaptığımız tariflerdir. Kuran'da belirtilen
şekline bağlı kalarak yaptığımız tüm tanımlamalar Allah'ın dilemesi ile
gerçekleşecek olan ve Allah'ın olmasını vaat ettiği gerçeklerdir. Var
olan herşeyi yaratan Allah, kuşkusuz ki bunların her birini gidermeye ve
yerle bir etmeye de kadirdir. Ayetlerin bizlere haber verdiği gibi
kıyamet günü herşey akılalmaz bir gösteriyle yok olup gidecektir. Bu,
Allah'ın vaadidir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak
insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)
Artık kendi büyüklüğü ile övünen insanın hiçbir
değeri kalmamıştır. Kendini Allah'ın karşısında değerli ve güçlü gören,
kendi aldanışı içinde Allah'ı inkar etmekten çekinmeyen insan, olan
bitenler karşısında alabildiğine güçsüz ve acizdir. Kendisinden üstün
gördüğü varlıklar da Allah'ın takdir ettiği bu büyük güne teslim
olmuşlardır. Dağlar, denizler ve tüm kainat o hiç sarsılmazmış gibi
gözüken sağlam vasfını yitirmiş, sadece ve sadece Allah'a itaat
etmişler, Allah'ın bir "ol" demesiyle herşey olup bitmiştir. Her biri
O'nun verdiği hükme boyun eğici olarak yerine getirmeleri gereken
görevlerini tamamlamışlardır. Dağların renkli yünler gibi dağılıp
parçalandığı, yerin tüm ağırlıklarını dışarıya attığı kıyamet günü
denizlerde meydana gelen olaylar da Allah'ın sonsuz büyüklüğünü bir kez
daha gözler önüne sermektedir. Kuran'da bildirildiğe göre o gün denizler
yanacak ve fışkırıp taşacaktır.
Denizlerin Yanması
Dünya'nın dörtte üçünü kaplayan en büyük su
kütlesi olan denizlerin bir anda kaynamaya, fokurdamaya başlaması
gerçekten de insanın gözünde çok zor canlanabilecek bir manzaradır.
İnsanın o anın dehşetini anlayabilecek bir tecrübesi yoktur. Ancak
düşünce sınırlarını zorlayarak, zihninde kısmen canlandırabilir. Bugüne
kadar yalnızca yanardağ patlaması, akaryakıt taşıyan bir tankerde yangın
çıkması sonucu böyle görüntülerin oluştuğuna şahit olmuş,
televizyonlarda, fotoğraflarda görmüşsünüzdür. Ancak ayetlerde bizlere
yapılan tarifler, bu örneklerle karşılaştırılamayacak kadar
ihtişamlıdır. Ancak Allah'ın sonsuz büyüklüğünü, sonsuz gücünü, sonsuz
kudretini biliyor olmamız, bizi yaşanacak felaketin boyutları hakkında
fikir sahibi kılar. Allah, evrende var ettiği ve koruduğu bu düzeni
istediği şekilde değiştirmeye ve herşeyi bir plan dahilinde altüst
etmeye kadirdir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
O gün yerin bütün ağırlıklarını dışa atması,
yerin altındaki yaklaşık 4.500oC sıcaklığındaki katmanın imkan bulduğu
her yerden dışarı taşacağı anlamına gelmektedir. Buna şüphesiz
denizlerin altında bulunanlar da dahildir. Herhangi bir belgesel
programında lavların denizin içindeki çıkışını seyretmiş olanlar, bu
kızgın maddenin deniz suyunda oluşturduğu akıllara durgunluk veren bir
manzaraya şahit olmuşlardır. Oysa kıyamet günü gerçekleşecek olan
görüntü, bu manzaradan çok daha farklı, çok daha kapsamlı ve dehşet
verici olacaktır. Yeryüzündeki bütün denizler alevler içinde kalacak,
önüne geçilemeyecek bir ateş ve alev topluluğu insanlara yönelecektir. O
gün tüm denizler tutuşturulmuştur.
Konuyla ilgili ayette Allah şu şekilde buyrulmaktadır:
Denizler, tutuşturulduğu zaman. (Tekvir Suresi, 6)
Yaşanan olaylar sonucu karada olduğu gibi
denizde de yaşam son bulacaktır. Normal şartlarda serinlik ve rahatlık
hissi veren denizler, bir anda etrafa müthiş bir sıcaklık yayacaktır.
Denizlerde dev dalgalar yerine alev bulutları yer alacak, havadaki duman
oksijeni büyük oranda tüketecektir. Uçsuz bucaksız denizlerin alev alev
yanan ve şiddetle fokurdayan görüntüsü, dünyanın geniş bir alanına
hakim olacak ve pek çok felaketi de beraberinde getirecektir.
Denizlerin Taşması
Kuran'da kıyamet günü gerçekleşeceği bildirilen
olaylardan biri de denizlerin taşmasıdır. Bu gerçek bizlere ayetlerde şu
şekilde haber verilmektedir:
Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman... (İnfitar Suresi, 3)
O gün Allah'ın dilemesi ile karadan gelecek olan
felaketlere denizlerden gelenler de eklenecektir. Böyle bir felaketin
ve bunun gibi diğerlerinin gerçekleşmesi için kuşkusuz Allah'ın dilemesi
yeterlidir. Allah, sadece "ol" emri ile yoktan var ettiği yeryüzünü
çeşitli şekillerde yerle bir etmeye kadirdir. Bunları
gerçekleştirebilecek muhtemel sebepler ise bizler için yalnızca birer
hatırlatıcı, Allah'a yakınlaşmak ve O'nun azabından korku duymak için
birer yoldur. Bu olayların nasıl gerçekleşeceğinin, sebeplerinin ne
olacağının bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır. Belki hiçbir sebep
olmayacak, birdenbire kıyametin tüm belirtileri gerçekleşmeye
başlayacaktır. Bu nedenle de, bu bölümde verilen örnekler sadece birer
tahminden ibarettir.
Gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olan bazı örnekler denizlerin taşmasıyla
ilgilidir. Bilindiği gibi, genelde deniz altında bir deprem meydana
geldiği zaman su yüzeyinde dev dalgalar oluşur. Deprem merkezinden
yayılan etkiyle dalgalar okyanusu 750 km/saat gibi yüksek bir hızla
geçerek, süratle kıyıya ulaşırlar. Okyanusun ortasında bir metreyi
bulmayan dalga, kıyıya ulaştığında 60 m.'yi aşabilir. Örneğin 1896'da
Japonya'nın Hoşu kentinde meydana gelen büyük bir denizaltı depreminin
ardından kabaran bir dalga 25-35 m.'ye ulaşarak tüm yerleşim merkezini
kaplamış ve 25.000 kişinin ölümüne neden olmuştur.
Hazırlamam 2 Saatimi Aldı Biraz Emege Anlayısınız Varsa Lutfen + Rep Pls
Bize Emek Harcayanları EmekSiz Bırakmayız Buyrun..
Kıyamet günü Kuran'da haber verildiği üzere,
"İnsanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı gündür." (Mutaffifin Suresi,
6). O gün, canlılarla birlikte tüm evrenin yok olduğu dehşetli bir
gündür. Bu yokoluş, şimdiye kadar hiçbir yerde görülmemiş olaylar
sonucunda gerçekleşecektir. O gün, insanların, hayvanların, var olan
herşeyin, kısaca kainatın ölüm günüdür. O gün, Allah'ın yüce kudretinin
açıkça görüldüğü ve insanların tümü tarafından idrak edildiği gündür. O
gün, inkarcılar için dehşet, korku ve acı dolu bir gündür. O gün, daha
önce yaşanmamış bir pişmanlık, korku ve aşağılanmanın hissedileceği
gündür.
Kıyamet gününün özellikleri Kuran ayetlerinde çeşitli benzetmelerle
ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bu bölümde Kuran'da kıyamet günü
gerçekleşecegi bildirilen olayların genel tasviri yapılıp, Allah'ın
ayetlerde bildirdiği olayların işaret ettiği manalarının üzerinde
durulacaktır. Elbette herşeyin en doğrusunu Allah bilir ve Allah'ın ilmi
sonsuzdur. Biz ise her konuda olduğu gibi kıyamet konusunda da yalnızca
O'nun bize bildirdiği ve öğrettiği kadarını anlatabiliriz.
Bu bölümde anlatılan olayların hepsinin kaynağı Kuran ayetleridir ve
hepsinin gerçekleşeceği kesindir. Tüm tasvirlerin gerçekleşme şeklini de
Allah belirlemiştir. Fakat bu olaylar tahmin edilenden çok daha farklı
biçimlerde gerçekleşebilir. Bizim kesin olarak bildiğimiz şey Allah'ın
vaat ettiği olayların mutlaka yaşanacağı, insanların kıyamet gününde,
daha önce hiç karşılaşmadıkları muazzam bir manzara ile karşı karşıya
kalacakları ve evrenin içinde barındırdığı tüm canlılarla birlikte
tamamen yok olacağıdır. İnsanların ise bütün bunların sebebini öğrenme,
bu felaketlerden kaçıp kurtulabilme ya da çözümler arama gibi bir
ihtimalleri olmayacaktır. O gün herkesin göreceği gerçek; Allah'ın ve
ahiretin varlığıdır.
SUR'A ÜFÜRÜLÜŞ
Kıyamet Sur'a Üfürülmesiyle Başlar
Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. (Kaf
Suresi, 20)
Sur'a üfürülmesi, Allah'ın Kuran'da vaat ettiği
kıyamet saatinin artık gelip çattığının haberidir. Bu ses dünya
hayatının bitişinin ve ahiretin başlangıcının sesidir. Dünyada kaldığı
süre boyunca bu büyük günde göreceklerine karşı haberdar edilen ve
vereceği hesap ile uyarılıp korkutulan herkes artık kendilerine vaat
edilen gerçekle karşı karşıyadırlar. Hiç beklenmedik bir anda duydukları
bu ses daha önce duyulan seslere hiç benzemeyen bir sestir. İnsanlar,
kendilerine verilen sürenin son bulduğunu bu işaretten anlayacaklardır.
Bu ses, küfre sapanların sonsuza kadar kesintisiz olarak yaşayacakları
korku, dehşet ve yılgınlık dolu, zorlu bir günün başladığının
habercisidir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, İşte o gün, zorlu bir gündür;
kafirler içinse hiç kolay değildir. (Müdessir Suresi, 8-10)
Dünya üzerinde var olan düzenin çekici süsüne kanarak ona sımsıkı
bağlananlar, Allah'ın varlığı ve birliği gerçeğine karşı kördürler.
Bütün bunların yaratıcısını, yaratılışını ve bir sona doğru hızla
ilerlediğini asla düşünmeden sadece aldandıkları bu görüntü ile sözde
mutlu olur, yetinirler. Oysa onları yanıltan bu kusursuz düzen, herşeyin
sahibi olan Allah'ın eseridir. Allah'ın yarattığı bu görkemli sistem,
yine onun tek bir emriyle akıllara durgunluk verecek şekilde son
bulacaktır. İşte böyle bir gün ile kesin olarak karşılaşmayacakları
zannında olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardır.
Ancak bu uyanış faydasızdır, çünkü artık Allah ve ahiret adına birşeyler
yapmak için çok geçtir
Kıyamet Sur'a Üfürülmesiyle Başlar
Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür. (Kaf
Suresi, 20)
Sur'a üfürülmesi, Allah'ın Kuran'da vaat ettiği kıyamet saatinin artık
gelip çattığının haberidir. Bu ses dünya hayatının bitişinin ve ahiretin
başlangıcının sesidir. Dünyada kaldığı süre boyunca bu büyük günde
göreceklerine karşı haberdar edilen ve vereceği hesap ile uyarılıp
korkutulan herkes artık kendilerine vaat edilen gerçekle karşı
karşıyadırlar. Hiç beklenmedik bir anda duydukları bu ses daha önce
duyulan seslere hiç benzemeyen bir sestir. İnsanlar, kendilerine verilen
sürenin son bulduğunu bu işaretten anlayacaklardır. Bu ses, küfre
sapanların sonsuza kadar kesintisiz olarak yaşayacakları korku, dehşet
ve yılgınlık dolu, zorlu bir günün başladığının habercisidir. Allah
Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman, İşte o gün, zorlu bir gündür;
kafirler içinse hiç kolay değildir. (Müdessir Suresi, 8-10)
Dünya üzerinde var olan düzenin çekici süsüne kanarak ona sımsıkı
bağlananlar, Allah'ın varlığı ve birliği gerçeğine karşı kördürler.
Bütün bunların yaratıcısını, yaratılışını ve bir sona doğru hızla
ilerlediğini asla düşünmeden sadece aldandıkları bu görüntü ile sözde
mutlu olur, yetinirler. Oysa onları yanıltan bu kusursuz düzen, herşeyin
sahibi olan Allah'ın eseridir. Allah'ın yarattığı bu görkemli sistem,
yine onun tek bir emriyle akıllara durgunluk verecek şekilde son
bulacaktır. İşte böyle bir gün ile kesin olarak karşılaşmayacakları
zannında olanlar, Sur'un sesiyle bu gafletten aniden uyanacaklardır.
Ancak bu uyanış faydasızdır, çünkü artık Allah ve ahiret adına birşeyler
yapmak için çok geçtir
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Geç kalınmıştır, çünkü bazı insanlar bir
imtihana tabi oldukları dünya hayatını, ahiretin varlığını umursamadan
boş bir çaba uğruna harcamışlardır. Ahirete inanmayan insanların böyle
bir anlayışa sahip olabilmelerinin arkasında çok özel bir çaba
yatmaktadır. Bu çabanın da mahiyeti ve karşılığı oldukça büyüktür.
Temelindeki sebep, dünyadaki bu sınırlı yaşamla tatmin bulmak, daha
öncesini veya sonrasını mümkün olduğunca düşünmemektir. Bu anlayış,
dünya hayatının geçici zevklerine dalarak ne için yaratıldığını unutmayı
da beraberinde getirir. Dolayısıyla, insanların çoğu niye
yaşadıklarını, niçin yaratıldıklarını, Yaratanın kendilerinden neler
istediğini ve neden ölümün var olduğunu düşünmeden bir ömür geçirirler.
Ölüm bildikleri birşeydir, ama ölüm gerçeğinin kendilerine, üzerinde
düşünmeleri gereken bu gibi soruları da getireceğinin farkındadırlar.
Bunun için mümkün olduğunca bu fikirden uzaklaşmaya bakarlar. Oysa
insanın yaratılışının ve dünya üzerindeki kısa yaşamının tek sebebi,
yalnızca Allah'a kulluk etmektir. Ölümün yakınlığının, dünya hayatının
kısalığının, sahip olduğu ve olmadığı herşeyin sadece imtihanın bir
parçası olduğunun farkında olan insanlar, Kuran aracılığıyla insanlara
tarif edilmiş olan gerçeklerle de mutlaka karşılaşacaklarının
farkındadırlar. Dolayısıyla dünyadaki tek amacın "Allah için yaşamak"
olduğunu kavrayabilmişlerdir. Bunu dünyada kavramak insan için büyük bir
kazançtır. Böylece aldatıcı bir dünyadan uzaklaşmakta, tek gerçeğe,
yani "ahirete" yönelmektedir.
Nefsinin, yani sadece zevklerinin, şehvetinin peşinden giderek hareket
eden bir insanın en büyük isteği, içinde bulunduğu düzenin hep sürmesi,
asla son bulmamasıdır. Aslında halinden pek de memnun değildir, çünkü
yaşamında sürekli zorluklar ve sıkıntılar vardır. Ama şeytan binbir
çeşit oyalama yöntemiyle kendisini aldatmakta, sürekli sıkıntı ve üzüntü
çektiği bu yaşamı, sonsuz bir azaba inanmayı reddederek tercih
etmektedir. Ancak, bir sabah işe giderken, veya bir gece vakti
hırslarını ve beklentilerini ertesi sabaha erteleyip uyumaya
hazırlanırken, birdenbire "Sur"un sesini duyan bir insanın ruh hali
kuşkusuz çaresiz olacaktır. Sürdürmek istediği düzenin, kendisiyle
birlikte son dakikaları gelmiş, bildiği halde inanmayı reddettiği bu
muazzam gerçek kendisini aniden yakalamıştır. Hayat boyu kendisini
koruyacağını sandığı sahte güçlere sığınmış bir insan için, o an yardım
isteyebileceği kimse ya da sığınabileceği hiçbir yer yoktur artık. Çünkü
müminler dışında herkes aynı durumdadır, çaresizlik içinde başlarına
geleceklere teslim olmuşlar, dünya üzerinde o zamana kadar yaşamış olan
tüm insanlar Allah'ın huzurunda toplanmışlardır:
Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine
doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. (Yasin Suresi, 51)
Sur'un sesi bir inkarcı için "hayatı boyunca kaçıp durduğu gerçeklerle
karşılaşma" demek olduğu gibi, "artık yaptıklarını telafi imkanının
ortadan kalktığı anı" da ifade eder. O an duyulan korku tarifsizdir,
daha önce "ne görülmüş, ne duyulmuş" bir dehşet ve panik yaşanmaktadır.
Dünyada yapılan tüm hataların bir telafisi olabilir ya da vakit geçtikçe
bu hatalar unutulabilir. Ancak herşeyin sonunun geldiğini bildiren bu
ses, yapılan hataların telafisi için artık vakit kalmadığının
habercisidir. O gün Sur'un sesi, inkarcılara büyük bir korku getirecek
ve her kişi karşılaştığı bu gerçeğe boyun eğecektir. Allah bu durumu
Kuran'da şöyle haber verir:
Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve
yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş'
olarak O'na gelmişlerdir. (Neml Suresi, 87)
Oysa insanların tümüne karşılaştıkları böyle bir günden evvel bu gerçek
hatırlatılmıştır. Allah insanları, hem ayetleriyle hem de elçileriyle
"geri dönüşü olmayan bir gün" gelmeden önce Kendisine yönelmeleri
konusunda uyarmış, aksine bir tavır gösterenlere ise ölüm geldikten
sonra yardım edilmeyeceğini bildirmiştir. Kuran'da beklemediği bir anda
azap ile karşılaşan kişinin duyacağı pişmanlık ve kendisine hiçbir
şekilde yardım edilmeyeceği gerçeği şu şekilde açıklanmıştır:
Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim
olun. Sonra size yardım edilmez Rabbinizden, size indirilenin en
güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken, azab apansız size gelip
çatmadan evvel. Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah
yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana)
doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim." Veya: "Gerçekten
Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, ya
da azabı gördüğü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme
fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden
sakının). "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları
yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun." Kıyamet günü,
Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün.
Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi,
54-60)
Geçici bir çıkar uğruna tercih edilmiş olan dünya hayatı, Sur'un sesiyle
artık son bulmaktadır. Bütün insanlar, kendilerine vaat edilenler ile
karşı karşıyadır. Meydana gelen olayların gerçekliğinin insanlarda
uyandırdığı korku ve dehşet çok büyüktür. Tüm insanlar aynı çağrıya
uymakta, geri dönüşü olmayan gerçekle karşılaştıklarının farkına
varmaktadırlar. Bu kuşkusuz büyük bir gündür ve bu büyük günde meydana
gelecek olan olaylar için Sur'un sesi sadece bir habercidir.
Kıyamet Anında Yeryüzünün Durumu
Şiddetli Sarsıntılar Başlar
Yer, o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığı, Yer, ağırlıklarını dışa
atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gün (yer),
haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir. (Zelzele
Suresi, 1-5)
Kıyamet günü her canlının duyabileceği Sur'un
sesini, kulakları patlatan bir gürültü izler ve yeryüzü daha önce eşi
benzeri görülmemiş bir sarsıntıya tutulur. Dev boyutlardaki dağlar,
ağaçlar, gökdelenler, binalar kısaca yeryüzünün her noktası aynı anda
sarsılmaya başlar. Bundan önce hiç rastlanmamış bu sarsıntı karşısında
insanlar büyük bir paniğe ve korkuya kapılırlar. En korkunç olan ise bu
sarsıntıdan kaçacak ya da sığınıp kurtulabilecek hiçbir yerin
olmamasıdır. Çünkü bu sarsıntı daha önce insanların görmüş oldukları ve
yalnızca belli bir bölge ya da şehirde meydana gelen, saniyelerle hesap
edilen depremlerin bir benzeri değildir. Bu kez yaşanan, hiçbir kaçışın
olmadığı, aynı anda dünyanın dört bir yanında başlayan ve dünyayı yerle
bir edecek olan bir sarsıntıdır. Dünyayı yerle bir edinceye kadar da son
bulmayacaktır. (En doğrusunu Allah bilir). Kıyamet günü insanların
karşılaşacakları sarsıntıları Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
O sarsıntının sarsacağı gün, Arkasından onu diğer bir sarsıntı
izleyecek. O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak. Gözler zillet
içinde düşecek. (Nazi'at Suresi, 6-9)
Dünya üzerinde yaşanmış ve sonuçları insanları
derinden etkilemiş sarsıntıları, depremleri bir an için gözünüzün önüne
getirin. Bu sarsıntıların tümü sadece saniyelerce sürmüş, ancak buna
rağmen ardında büyük enkazlar bırakmıştır. Yüzbinlerle ölçülen bir insan
topluluğu bu enkazın altında kalmış ve geride kalanlar, hiç
beklemedikleri bir sefalet ve yoksullukla karşılaşmışlardır. Evler,
mallar, edinilen kazançlar, tasarruflar çok kısa bir sürede yerlebir
olmuştur. Bu felaketler herkesin gözü önünde gerçekleşmiştir ve bu
saniyeler içinde hiçbir güç sarsıntıya karşı koyamamıştır. Kıyamet günü
karşılaşılacak olan sarsıntı ise ne şiddet, ne meydana gelen sonuç ne de
kapsam olarak daha önce dünyada yaşanan depremlere benzemeyecektir ve
herşeyden önemlisi geride enkaz değil, bir yaşam belirtisi dahi
bırakmayacaktır.
Dünyadaki bir deprem her ne kadar şiddetli olursa olsun, insanlar için
çoğu zaman bir kurtuluş olasılığı vardır. İnsanlar bunu bildikleri için
sarsıntı başlar başlamaz kendilerini kurtarabilmek amacıyla birtakım
tedbirler almaya, hızla depreme karşı güvenlik içinde olabilecekleri bir
yere saklanmaya çalışırlar. Oysa insanların hepsi Sur'un üfürülüşü ile
anlayacaklardır ki, bu sarsıntılar daha önce yaşadıklarının bir benzeri
değildir; hiçbir şekilde kaçıp kurtulma ihtimali yoktur.
Kuşkusuz insanlar, kıyamet saatine dair herşey gibi, meydana gelecek ve
kaçış imkanı olmayacak bu sarsıntılar için de Kuran'da şöyle
uyarılmışlardır:
Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin
sarsıntısı büyük bir şeydir. (Hac Suresi, 1)
O anda artık yeryüzünde sahip olunan hiçbir
şeyin değeri ve anlamı kalmamıştır. İnsanları aldatan herşey; lüks
evler, dev gökdelenler, beş yıldızlı oteller, ömürleri boyunca hırsla
paralar biriktirerek aldıkları ve üzerinde onca emek vererek
yaptırdıkları ve düzenledikleri evler, saraylar, köprüler, dünyanın en ünlü yapıları; yüzyıllarca her
türlü doğa olayına karşı yıkılmadan ayakta kalabilmiş olan piramitler,
tarihi kaleler, şehirler adeta deniz kenarına yapılmış kumdan kaleler
gibi hızla çökeceklerdir. Umut bağlanan işyerleri, lüks arabalar kısaca
dünya hayatında insanın sahip olduğu, sahip olmakla övündüğü tüm maddi
zenginlikler bir anda yok olacaktır. İnsanların elde ettikleri şan,
şöhret, itibar ve iktidarın hiçbir anlamı veya önemi kalmayacaktır.
Kuran'da o gün yerin parça parça yıkılıp darmadağın olduğu şöyle
bildirilmiştir:
Hayır; yer, parça parça yıkılıp darmadağın olduğu, Rabbin(in buyruğu)
geldiği ve melekler dizi dizi durduğu zaman; o gün, cehennem de
getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona
ne fayda? (Fecr Suresi, 21-23)
O gün insanların bundan önce güvenle üzerinde
gezindikleri yer ayaklarının altından kayar. Türlü bahanelerle Allah'ı
inkar için çaba göstermiş ve ne yapması gerektiğini bildiği halde ibadet
etmekten kaçmış olan her kişi, sonunda Allah'tan başka sığınılabilecek
bir güç olmadığını çok iyi anlar. Ama artık kendileri için ne geriye
dönüş, ne yaptıklarını telafi imkanı vardır, ne de yaşanan pişmanlık
kişiye bir fayda getirecektir.
İnsanların o gün korku ve dehşetle birlikte tattıkları en yoğun
duygulardan birisi de çaresizliktir. Dünyada başına gelebilecek hemen
her türlü olası felaket için tedbirini ve önlemini alan, en ölümcül
afet, en büyük deprem, en şiddetli kasırga, en dehşetli nükleer savaş
için bile korunmasını ve sığınağını hazırlayan insanoğlu, öyle bir
olayla karşı karşıya gelir ki, kaçıp sığınabileceği, barınabileceği tek
bir güvenli yer dahi bulamaz. Dünyada vazgeçilmez gördüğü, kendisine
inkarı makul gösteren zekası da, güç sahibi olduğuna inandığı kişiler de
bu dehşetli sarsıntıya karşı hiçbir çare üretemezler ve artık kendileri
için kaçış yoktur.
Yer Ağırlıklarını Dışa Atıp, Çıkarır
Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, Ve insan: "Buna ne oluyor?"
dediği zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin,
ona vahyetmiştir. (Zelzele Suresi, 2-5)
Bilindiği gibi dünyanın merkezinde (yerkabuğunun
5.000 6.000 km. aşağısında), oldukça yüksek basınca sahip, kor halinde
bir katman bulunmaktadır. Ve bu katmanın sıcaklığının yaklaşık olarak
4.500 oC olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim volkan patlaması sonucu
yeryüzüne çıkan lavlar bu bölgede, yani magmada bulunmaktadır. Söz
konusu patlamalar tarih boyunca birçok şehir halkına dehşet dolu anlar
yaşatarak, insanların ölümüne hatta kimi zaman şehirlerin dahi tamamen
yok olmasına sebep olmuşlardır. Çeşitli sebeplerden dolayı toprak
katmanlarında oluşan kırılmalar sonucunda yeryüzüne sızan lavlar, basınç
ne kadar yüksekse o kadar şiddetli fışkırırlar. Aslında burada
belirleyici etken, gazın oranıdır. Magma yeryüzüne çıkarken gazlar sıvı
haldeki maddeden ayrılarak magmanın üzerinde yayılır ve böylece basıncın
artmasına neden olurlar. Magma, gazla ne kadar yüklüyse püskürtme
esnasında o kadar fazla patlama olur ve yerin altında fokurdayarak
kaynayan lavlar yeryüzüne çıkarak yerin üstünü adeta cehenneme
çevirirler. Bu tarz bir patlama sadece belli bir bölgeyi içine alan
kısmi bir patlamadır. Üstelik günümüzde yapılan incelemeler sonucu çoğu
zaman böyle bir felaketten daha önceden haberdar olunup, tehlikenin
bulunduğu bölgede çeşitli tedbirler alınabilmektedir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kuran ayetlerinde, "yerin ağırlıklarını dışa
atması" ifadesiyle o gün yerin altında bulunan pek çok şeyle birlikte,
çekirdekte bulunan akışkan kısmın da tamamıyle yerin üstüne çıkacağı
işaret edilmektedir. Yeryüzünün tümünde meydana gelen şiddetli
sarsıntılar ve yerin tüm katmanlarının kırılması böyle bir şeyin
kolaylıkla gerçekleşebilmesi için gereken altyapıyı oluşturacaktır. Yani
kıyamet gününde şiddetli depremler yerin altını üstüne getirecek,
insanlar başlarına çöken dağlardan, dev binalardan kurtulmaya çalışırken
yerdeki çatlaklardan fışkıran lavlar her yanı saracak, bu da insanların
ölümden hiçbir şekilde kaçışlarının olmadığını bir kere daha
anlamalarına sebep olacaktır. Felaketleri felaketler izleyecek, birinden
kurtulmaya çalışan, bir diğeri ile karşılaşacaktır. (En doğrusunu Allah
bilir)
Yeryüzü Allah'a boyun eğmiştir. Bu durum Kuran ayetlerinde şöyle
bildirilmektedir:
Yer, düzlendiği, içinde olanları dışa atıp boşaldığı, ve 'kendi
yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. (İnşikak Suresi, 3-5)
Artık nihai gün gelmiştir. İnsanlara verilen
süre dolmuş ve herşey son bulmuştur. Bu günden kurtulabilecek hiçbir
canlı yoktur. Tüm olaylar sona erdiğinde yeryüzünde tek bir tohum, tek
bir bitki, tek bir mikroorganizma hatta yeryüzünün kendisi de
kalmayacaktır.
O gün yerin dışarı atacağı ağırlık, yalnızca magma katmanı değildir.
Magma hem mantonun içindeki hem de mantoyla kabuk arasındaki ısı ve
madde alışverişlerinin başlıca taşıyıcısıdır. Yani muhtemelen magma ile
birlikte taşınan, yerin altında bulunan birçok madde, yüksek bir
sıcaklıkla birlikte yerin yüzeyine çıkacaktır. Bu da yeryüzünün
görülmedik bir şekilde ısınmasına neden olacaktır. Gerçekleşen olaylar
sonucunda, yerin altında bulunan petrol, kömür gibi madenlerle birlikte
tüm fosiller ve cesetler, tüm kalıntılar, kısaca yerin altında bulunan
canlı cansız herşey dışarı atılacaktır. Kısaca yerin altı üstüne
gelecektir. Allah, bu durumu Kuran'da şöyle haber vermektedir:
Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman; (artık her) nefis
önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
(İnfitar Suresi, 4-5)
Yine yeraltı suları, sarsıntının şiddetiyle
kırılan yerin katmanlarından dışarı fışkıracaktır. Tazyikli suyun etkisi
ise oldukça şiddetlidir. Hem fışkırmanın başladığı bölgede önemli
hasarlar meydana gelecek hem de yaşamı olumsuz etkileyen bir su tabakası
yeryüzüne yayılacaktır.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Herhangi bir bölgede volkanik patlama olduğu
zaman sayısız toz ve katı parçacık atmosferin üst tabakalarına fırlar.
Böyle bir patlama sırasında çoğu zaman tüm bölgeyi küllerin kapladığı,
söz konusu bölgenin toz duman içinde kaldığı bilinmektedir. Nitekim
Allah ayette kıyamet gününde 'dağların toz duman halinde savrulacağını'
(Vakıa Suresi, 6) bildirmiştir. Kuran'da anlatılanlara uygun olarak,
kıyamet gününde dünyanın her yerinde buna benzer patlamaların olması
ihtimali oldukça yüksektir.
Görüldüğü gibi insanlar dört bir yandan şiddetli bir azaba
uğrayacaklardır. Her tarafı kaplayan toz ve duman bulutu, yine aynı anda
yayılan gazlar insanların nefes alamamasına ve acılar içinde
kıvranmasına sebep olacaktır. O gün yaşanan bütün bu olaylar
inkarcıların sonsuza kadar cehennemin içinde görecekleri ebedi azabın
büyüklüğünü anlamaları için yeterlidir. Böylesine dehşetli bir bitirişle
insanların hayatlarına son veren Allah, cehennemde inkarcılar için eşi
benzeri olmayan maddi ve manevi bir azap hazırlamıştır. Yaşanan
olayların azameti karşısında dehşetli bir ölüm korkusu her yanı
sarmıştır. Geriye korku ve pişmanlıktan başka hiçbir şey kalmamıştır.
DAĞLARIN DURUMU
Dağlar Kökünden Sökülüp, Savrulur
Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman... (Mürselat Suresi, 10)
Bilindiği gibi dağların yeryüzündeki sarsıntıları engelleme görevleri
vardır. Bu gerçek Kuran ayetlerinde de şöyle haber verilmiştir:
Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve
yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. (Nahl Suresi, 15)
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe
Suresi, 6-7)
Bugüne kadar dünyada tespit edilmiş en büyük
deprem 9.2 şiddetindedir. Ve bu şiddette bir deprem, gerçekleştiği
bölgeye çok kısa bir süre içerisinde büyük bir felaket getirir. Kıyamet
günü yaşanacak sarsıntı ise Allah'ın dilemesi dışında - dünyada o güne
kadar eşi benzeri asla gerçekleşmemiş şiddette bir sarsıntıdır. Bu
sarsıntı, birer kazık gibi yerleşerek yeryüzünü şiddetli depremlere
karşı koruyan dağların dahi dayanamayacağı kadar büyüktür. Yeryüzündeki
en sağlam yapılar olan ve sarsılmaz sıfatını taşıyan dağlar yerlerinden
oynatılıp, altındaki toprakla birlikte kaymaya başlar. Kuran'da o gün
dağların hareketlenişini anlatan ayetler şu şekildedir:
Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür. (Tur Suresi,10)
Dağlar yürütülmüş, artık bir serap oluvermiştir. (Nebe Suresi, 20)
Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün;
onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda
bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
Yeryüzünün büyük bir bölümü dağlarla kaplıdır ve
bunların aynı anda yerlerinden sökülerek hareket etmesi, böylesine dev
boyutlardaki kara parçalarının yerin üzerinde kızak gibi kayıp biraraya
toplanması ve yerin dümdüz bir hale gelmesi elbette insanın görebileceği
en ürkütücü manzaralardan birisi olacaktır. Böyle bir anı insanın
gözünde canlandırabilmesi oldukça zordur.
Düşünün ki insanların zirvesine erişmekte zorlandıkları ve yerinden
oynamaz diye düşündükleri Himalayalar, Alpler, Toroslar bir anda
sarsılmaya ve yerlerinden oynamaya başlayacaklardır. Binlerce metre
yükseklikteki dağlar ve bu dağların yamaçlarına kurulmuş olan şehirler
bir anda yerle bir olacaktır.
Dağlarda geçitler açabilmek çok büyük teknolojik imkanlar, makineler,
aletler gerektirmekte, hatta kimi zaman tüm bu yöntemler başarısızlıkla
sonuçlanmaktadır. Yol açmak amacıyla dinamitle delinmeye çalışılan
dağlardan bile ancak kısmi bir sonuç alınır, dinamit sadece belli bir
bölgeye etki eder, hatta çoğu zaman hiçbir tesiri olmaz. Hatta bu
sebeple bazı dağlık bölgelere ulaşım oldukça güç gerçekleşmektedir. Oysa
kıyamet günü yeryüzündeki tüm dağlar toz haline gelirler. Bu olay o gün
yaşananların şiddetini anlayabilmemiz açısından çok etkili bir
örnektir. Dünyada bulunan tüm dağların aynı anda kum yığını haline
gelmesi, o heybetli yapıların bir anda çökmesi oldukça dehşet verici bir
durumdur. Ayrıca Allah'ın sonsuz gücünü anlayabilmek ve kadrini takdir
edebilmek açısından da çok önemlidir. Kuran'da dağların kıyamet gününde
alacağı şekil şöyle anlatılır:
(Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar
göçüveren bir kum yığını olur. (Müzemmil Suresi, 14)
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yine Kuran'da o güne ait olarak verilen bir
bilgi de, dağların parçalanarak çökmesinden sonra yeryüzünün hiçbir
tümseği olmayan bir düzlüğe dönüşeceği şeklindedir:
Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları
darmadağın edip savuracak. Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır.
Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Ta-ha Suresi,
105-107)
Şu an dışarıya baktığımızda bizlere oldukça
aşina gelen engebeli görüntü, o gün tamamen düz bir hat haline
gelecektir. Uçsuz bucaksız bir düzlük üzerinde insanların tümü biraraya
toplanacaktır. Allah, Kehf Suresi'nde bu gerçeği şöyle vurgular:
Dağları yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün;
onları birarada toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarda
bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
Dağlar Rengarenk Yün Yumakları Gibi
Uçuşurlar
O gün dağlar, üzerlerindeki bitkiler, çiçekler, tüm yeşillikler ve
içlerinde barındırdıkları renk renk madenler, farklı tür ve renklerdeki
topraklarla birlikte etrafa saçılacaktır. Toz duman olan dağlar, tüm
ihtişamlarıyla parçalanıp, dağılacaktır. Bu renk cümbüşü ayetlerde
renkli yünlere benzetilmektedir:
Ve dağların 'etrafa saçılmış' renkli yünler gibi olacakları (gün)
(Kaari'a Suresi, 5)
Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak. (Mearic Suresi, 9)
Kahhar olan Allah'ın emri o gün canlı-cansız tüm
varlıkları- etkisi altına almıştır. Kıyamet günü yaşanan her sahneye
büyük bir korku hakimdir. En ufak bir sarsıntıda paniğe kapılan, bir
deprem ihtimalinde ölüm korkusundan saatlerce evine giremeyen insanlar
için, gözlerinin önünde dağların yerlerinden oynatılması, yerin
içindekilerini dışarı atması, kabirlerin deşilmesi, insanların biraraya
toplanması ve felaketlerin felaketleri izlemesi dayanılabilecek gibi
değildir. Artık dünya üzerinde güvenebilecekleri "tek bir kişi",
sığınabilecekleri "tek bir mekan" dahi yoktur. Karşılaştıkları olayların
dehşeti güç yetirebilecekleri sınırı çoktan aşmıştır. Yapabilecekleri
hiçbir şey yoktur. Artık dünya üzerinde yeni bir başlangıç,
gidilebilecek herhangi bir yer yoktur. Yeni başlayacak olan yaşam
ahirettedir, sonsuzdur ve dünyada Allah'ın rızasını gözeterek
yaşamayanlar için pişmanlık ve acıyla doludur. Zevkler, ihtiraslar ve
geçici dünya hayatı tüketilmiştir. Karşılaştıkları dehşet, Allah'ın
kudretini sergilemektedir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oysa tüm bunlar Allah'ın elçileri ve inananları
tarafından kendilerine daha önceden haber verilmişti. Ama bu kahredici
gün kendilerine uzak gelmiş, kendileri gibi geçici şeylere
güvenmişlerdir. Allah Kuran'da inkar edenlerin daha önce uyarıldıklarını
şöyle bildirir:
Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o
gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele
ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce,
kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?
Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde
oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler
vermiştik. (İbrahim Suresi, 44-45)
Oysa şimdi tehlikenin ortasında
yapayalnızdırlar. Herkes canı derdine düşmüş, hiçbir yakın dost diğer
bir yakın dostu görmez olmuştur. Artık kimse için kaçış söz konusu
değildir. Artık Allah'ın vaadi gelmiştir. O gün evlerden kaçmak da bir
işe yaramaz. Sarsıntıdan etkilenen sadece evler değildir ki dışarıya
çıkmak insanı yaklaşan sondan korusun! O gün var olan herşey yok
olmakta, yeryüzü ve dağlar hep birlikte yerlerinden oynatılıp
kaldırılmaktadır. Ne sığınılabilecek bir yer, ne dayanılabilecek bir
güç, ne de alınabilecek bir tedbir vardır. Kuran'da yeryüzü ve dağların
parça parça olduğu kıyamet günü şu şekilde anlatılır:
Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek
bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o
gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş
(gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 14-15)
DENİZLERİN DURUMU
Bütün bu tarifleri yaparken önemli bir noktayı
hatırlatmak yerinde olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi,
zihinlerde canlandırmaya çalıştığımız bu manzara tamamen Kuran
ayetlerinden yola çıkarak yaptığımız tariflerdir. Kuran'da belirtilen
şekline bağlı kalarak yaptığımız tüm tanımlamalar Allah'ın dilemesi ile
gerçekleşecek olan ve Allah'ın olmasını vaat ettiği gerçeklerdir. Var
olan herşeyi yaratan Allah, kuşkusuz ki bunların her birini gidermeye ve
yerle bir etmeye de kadirdir. Ayetlerin bizlere haber verdiği gibi
kıyamet günü herşey akılalmaz bir gösteriyle yok olup gidecektir. Bu,
Allah'ın vaadidir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
(Bu,) Allah'ın va'didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak
insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)
Artık kendi büyüklüğü ile övünen insanın hiçbir
değeri kalmamıştır. Kendini Allah'ın karşısında değerli ve güçlü gören,
kendi aldanışı içinde Allah'ı inkar etmekten çekinmeyen insan, olan
bitenler karşısında alabildiğine güçsüz ve acizdir. Kendisinden üstün
gördüğü varlıklar da Allah'ın takdir ettiği bu büyük güne teslim
olmuşlardır. Dağlar, denizler ve tüm kainat o hiç sarsılmazmış gibi
gözüken sağlam vasfını yitirmiş, sadece ve sadece Allah'a itaat
etmişler, Allah'ın bir "ol" demesiyle herşey olup bitmiştir. Her biri
O'nun verdiği hükme boyun eğici olarak yerine getirmeleri gereken
görevlerini tamamlamışlardır. Dağların renkli yünler gibi dağılıp
parçalandığı, yerin tüm ağırlıklarını dışarıya attığı kıyamet günü
denizlerde meydana gelen olaylar da Allah'ın sonsuz büyüklüğünü bir kez
daha gözler önüne sermektedir. Kuran'da bildirildiğe göre o gün denizler
yanacak ve fışkırıp taşacaktır.
Denizlerin Yanması
Dünya'nın dörtte üçünü kaplayan en büyük su
kütlesi olan denizlerin bir anda kaynamaya, fokurdamaya başlaması
gerçekten de insanın gözünde çok zor canlanabilecek bir manzaradır.
İnsanın o anın dehşetini anlayabilecek bir tecrübesi yoktur. Ancak
düşünce sınırlarını zorlayarak, zihninde kısmen canlandırabilir. Bugüne
kadar yalnızca yanardağ patlaması, akaryakıt taşıyan bir tankerde yangın
çıkması sonucu böyle görüntülerin oluştuğuna şahit olmuş,
televizyonlarda, fotoğraflarda görmüşsünüzdür. Ancak ayetlerde bizlere
yapılan tarifler, bu örneklerle karşılaştırılamayacak kadar
ihtişamlıdır. Ancak Allah'ın sonsuz büyüklüğünü, sonsuz gücünü, sonsuz
kudretini biliyor olmamız, bizi yaşanacak felaketin boyutları hakkında
fikir sahibi kılar. Allah, evrende var ettiği ve koruduğu bu düzeni
istediği şekilde değiştirmeye ve herşeyi bir plan dahilinde altüst
etmeye kadirdir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
O gün yerin bütün ağırlıklarını dışa atması,
yerin altındaki yaklaşık 4.500oC sıcaklığındaki katmanın imkan bulduğu
her yerden dışarı taşacağı anlamına gelmektedir. Buna şüphesiz
denizlerin altında bulunanlar da dahildir. Herhangi bir belgesel
programında lavların denizin içindeki çıkışını seyretmiş olanlar, bu
kızgın maddenin deniz suyunda oluşturduğu akıllara durgunluk veren bir
manzaraya şahit olmuşlardır. Oysa kıyamet günü gerçekleşecek olan
görüntü, bu manzaradan çok daha farklı, çok daha kapsamlı ve dehşet
verici olacaktır. Yeryüzündeki bütün denizler alevler içinde kalacak,
önüne geçilemeyecek bir ateş ve alev topluluğu insanlara yönelecektir. O
gün tüm denizler tutuşturulmuştur.
Konuyla ilgili ayette Allah şu şekilde buyrulmaktadır:
Denizler, tutuşturulduğu zaman. (Tekvir Suresi, 6)
Yaşanan olaylar sonucu karada olduğu gibi
denizde de yaşam son bulacaktır. Normal şartlarda serinlik ve rahatlık
hissi veren denizler, bir anda etrafa müthiş bir sıcaklık yayacaktır.
Denizlerde dev dalgalar yerine alev bulutları yer alacak, havadaki duman
oksijeni büyük oranda tüketecektir. Uçsuz bucaksız denizlerin alev alev
yanan ve şiddetle fokurdayan görüntüsü, dünyanın geniş bir alanına
hakim olacak ve pek çok felaketi de beraberinde getirecektir.
Denizlerin Taşması
Kuran'da kıyamet günü gerçekleşeceği bildirilen
olaylardan biri de denizlerin taşmasıdır. Bu gerçek bizlere ayetlerde şu
şekilde haber verilmektedir:
Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman... (İnfitar Suresi, 3)
O gün Allah'ın dilemesi ile karadan gelecek olan
felaketlere denizlerden gelenler de eklenecektir. Böyle bir felaketin
ve bunun gibi diğerlerinin gerçekleşmesi için kuşkusuz Allah'ın dilemesi
yeterlidir. Allah, sadece "ol" emri ile yoktan var ettiği yeryüzünü
çeşitli şekillerde yerle bir etmeye kadirdir. Bunları
gerçekleştirebilecek muhtemel sebepler ise bizler için yalnızca birer
hatırlatıcı, Allah'a yakınlaşmak ve O'nun azabından korku duymak için
birer yoldur. Bu olayların nasıl gerçekleşeceğinin, sebeplerinin ne
olacağının bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır. Belki hiçbir sebep
olmayacak, birdenbire kıyametin tüm belirtileri gerçekleşmeye
başlayacaktır. Bu nedenle de, bu bölümde verilen örnekler sadece birer
tahminden ibarettir.
Gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olan bazı örnekler denizlerin taşmasıyla
ilgilidir. Bilindiği gibi, genelde deniz altında bir deprem meydana
geldiği zaman su yüzeyinde dev dalgalar oluşur. Deprem merkezinden
yayılan etkiyle dalgalar okyanusu 750 km/saat gibi yüksek bir hızla
geçerek, süratle kıyıya ulaşırlar. Okyanusun ortasında bir metreyi
bulmayan dalga, kıyıya ulaştığında 60 m.'yi aşabilir. Örneğin 1896'da
Japonya'nın Hoşu kentinde meydana gelen büyük bir denizaltı depreminin
ardından kabaran bir dalga 25-35 m.'ye ulaşarak tüm yerleşim merkezini
kaplamış ve 25.000 kişinin ölümüne neden olmuştur.
Similar topics
» CAVCAVMT2 İLK 99 OLAN GM OLACAK !!
» METİNKOLİK SÜPER PVP SERVER HERKES DENESİN
» ATOPSAMT2_ATOPSAMT2 MiKEMMEL SERVER ATOPSAMT2 HERKES OYNASIN
» !!!!7/24 SAAT AÇIK PVP SEWRVER KASILMALI HERKES GELSİNNN!!!
» Haftanın 3 Günü Otomatik Event Yapıyor Server Kendi Kendine İçeri
» METİNKOLİK SÜPER PVP SERVER HERKES DENESİN
» ATOPSAMT2_ATOPSAMT2 MiKEMMEL SERVER ATOPSAMT2 HERKES OYNASIN
» !!!!7/24 SAAT AÇIK PVP SEWRVER KASILMALI HERKES GELSİNNN!!!
» Haftanın 3 Günü Otomatik Event Yapıyor Server Kendi Kendine İçeri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz